Adem As ve Hz Muhammet arası

1960 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış olan Ömer Nasuhi Bilmen‘e ait 1970 basımı bir kitapcık ile, 2014 basımı Tevrat kitabından sağladığım alıntı eşliğinde Adem A.S. doğumunun İnsanlığın  başlangıcı ve tarihi olarak sıfır (0) olduğu bilgimiz üzerinden gidersek (gerçeği CC bilir), Adem AS dan günümüze değin kaç yıl geçtiğini rahmetli Ömer hocamızın YORUMU  ile kişisel araştırmalarımla birlikte paylaşmak istedim.

04.2023 – Bilgilerinize; Burada belirttiğim yaşam tarihleri, çoğunlukla Tevrat sonrası İncil ağırlıklıdır. Adem AS yaradılış tarihini (sıfır) 0 kabul ettiğimizde Adem as (tevrata göre) 930 yıl yaşadı.

  • Adem AS sonrasından itibaren!
  • Adem As 130 yaşında iken doğan 3. oğlu. Kendinden sonra peygamber olan Şit As. -Kuranda ismi geçmez. -Tevrat ve İncilde adı peygamber olarak geçer. – kaynak; tr.wikipedia.org) Şit, toplam 912 yıl yaşadı.
  • Kuranda adı geçen peygamber İdris As. (Tevrattan > -Adı Hanok- Adem As mın, 7. göbekten torunu. 365 yıl yaşamış, Bu yaşı zamanında; Allah tarafından öldürülmeden, Allah, kendi katına canlı olarak çıkarttığı yazılıdır. ( Tevratta adları art arda sıralı ve peygamber olarak geçen kişilerin yaşadığı süreleri toplarsak!! Adem As sonrası, Nuh As zamanında olan tufanın oluş tarihi 4342 yılı oluyor! )
  • 2242 sene sonra, Nuh Tufanı oldu. Nuh as tufan öncesi sonrası toplam 950 sene yaşadı.
  • 3337 yıl sonra İbrahim AS doğdu, 175 yıl yaşadı ve 3512 yılında öldü. İbrahim As Oğulları İshak ve İsmail As. İshak As’dan sonra oğlu Yakup ve Yakup oğlu Yusuf, peygamber oldu.
  • Yıllardır izlediğimiz Hz Yusuf filminde; Yusuf as ve Firavun Akhenaton akran. Bu şekle göre Yusuf as’mın doğumu MÖ ~ 1380 ve 110 sene yaşayıp MÖ 1270 yılında ölmüş.
  • Firavunlar tarihinden bir örnek. Firavun Akhenaton ve Hazreti Yusuf başlıklı yazımda belirttiğim gibi! Mısır taş ve hiyerolif yazıtlarında Firavun Akhenaton devrine ait yazıtlar kazıtıldıgı gibi; Bu devirde kıtlık olduğuna dair hiçbir kayıt, YOK. ANCAK!
  • Mısır tarihi üç bölümde anlatılıyor. İlk kuruluş yılı olan Antik; Eski ve Geç Mısır. Seyrettiğim bir belgeselde; Akhenaton’dan ± 800 yüzyıl önce yaşamış MÖ 2200 yıllarında hüküm süren Firavun Maren Ra zamanını anlatan taş yazıtlarda;
  • Çocukların bile yenildiği Mısırda kıtlık yılları anlatılıyor. Bu şekle göre Yusuf asmın yaşadığı Mısırda ve hangi Firavun devrinde yaşadı ve kıtlık oldu? MÖ 2200 Firavun Maren Ra zamanında mı yoksa 1380 Akhenaton devrinde mi?
  • Yazıtlarda, kıtlık yılları olarak MÖ 2200 YY gerçek alırsak! Hz Yusuf AS yaşadığı zaman, bu yıllar dememiz lazım. Yada Kuranda konu edilen firavun 2. Ramses değil; Firavun Maren Ra’mı, oluyor?
  • 3748 yıl sonra; Musa AS doğdu. Musa As 80 yaşında 3828 yılında peygamber oldu. 3868 yılında öldüğünde 120 yaşında idi. Abisi Harun as, Musa As dan 3 sene öncesi öldü.
  • Benim Tevrat üzerinden yaptığım araştırmaya göre ise!
  • Musa As. sonra İsa AS kadar ≈ 1450 yıl geçti 3868 + 1450= M.Ö. 5318 +0.0+ M.S. 2022 = İnsanoğlu; 7340 yıldır fani dünyada yaşamaktadır. Bilimsel olarakta, 14,000 yıl.  (Yalnız, bu rakamlarda mantık aramayınız). 
  • İnsanlığın geçmişi, bizlere okutulan tarih ile dinler arası tarihler, kafa karıştıran durumlardır. 27.03.2018
  • Tevrat: Hz Musa peygamber olduğunda 80 yaşında idi- Livescience.com ise, Musa’ya peygamberlik M.Ö. 1313 yılında verildi, diyor. Buna göre Musa as; 1313+80= MÖ 1393 yılında doğmuş oluyor. Bu tarihi! gerçek olarak ele alırsak! Yahudiler; 400 yıllık Mısır hayatlarını 1313 yılında doldurmuş oluyorlar. 1313+400 = M.Ö. ∼ 1713 yıllarında Mısıra gelmiş oluyorlar. Yusuf as, bu YY’da 40 yaşında oluyor. İse! Yusuf As Tevrata göre MÖ 1750 – 1640 yılları arasında 110 sene yaşamış oluyor ki! Bu sefer okuduğumuz tarih kitaplarına göre Akhenaton devrine daha 400 yıl var? Bu ( MÖ 1313) rakamlarına göre ise! Akhenaton devrinde Hz Musa yaşamış oluyor?? Ramses yılına ise daha 100 yıl var??

YANARDAĞLAR VE JEOTERMAL ENERJİ.

Burada belirttiğim bilgiler genelde; livescience.com ve Nasa kaynaklıdır.

06.2023 – Dünya yüzeyinin çekirdeğinde var olan Mağma; mantosunun Devamlı azalan/ çoğalan hareketliliğe sahip. Bir taraftan sert katman erirken, çoğalan eriyik madde, yüksek basınç ile dünya yüzeyine doğru hareket ediyor ve yanardağı meydana getiriyor. (Örnek: Aynen bir balonu aşırı şişirdiğimizde ya patlar veya hatalı üretim durumu var ise! Balonun dışında ’emzik’ oluşması gibi) Veya eski dağ içinden dışarıya akıyor.

Depremlere neden olan nedir? Dünyamızın merkezinde daima var olan, azalması/ çoğalması nedeni ilede hareketli olan Mağma, depremin oluşmasına neden olmaktadır. Mağma, iki ayrı yerde çıkıyor. 1. Dünyamızı saran TÜM deniz ve okyanusların su tabanında, su altı/toprak üstüne çıkıyor. Depremlere neden olan bu çıkış şeklidir.

Deprem nasıl meydana geliyor? Kıtaların, göremediğimiz deniz dibinde var olan karaların birleşim Dünyada ve Türkiyede Deprem yazımda açıkladığım fincan altı tabağı benzetim şeklimdeki gibi) yerlerinde ‘birbirine temas ettiği çizgilerden’!! su içine çıkan mağma!! Tektonik plakaları deniz dibinde birbirinden ayrıştırırken, -ayak bastığımız, ve deniz dibi karasal toprağına göre daha ağır olan yaşadığımız karasal kıtanın altına doğru itmektedir. yrışan tektonik plakanın aynı zamanda uzaklaşan daha hafif tabakanın ileriye gitmesine neden oluyor. Böylece hafif tabakayı ağır tabakanın altına girmesine neden oluyor. ( Pasifik deniz tabanı Asya ve Amerika kıta toprağına göre hafif) Bölyece geride oluşan boşluk ve mağmanın burası doldurması – ileriye giden katmandan dolayı yaşadığımız toprak, birbirinden ayrışmakta, yeryüzünde herşeyin sallanmasına, yıkılmasına neden olmaktadır. Bu neden! MAĞMA’NIN KENDİSİDİR.

Magmanın 2. çıkış şekli ise; Yeryüzüne çıkmış hali olan Yanardağlardır. Lavın 1. Çıkış şekli, yeryüzünde direkt insan hayatına kast ederken! 2. Çıkış şeklinde ise, bazen ölümlere neden olmaktadır.

Yanardağlar bizim sıgortamızdır. Evet yanardağlar bizim sıgortamızdır. İlla O bölgede insan ölümlerinin olacağı manasına gelmez. Patlayan ve lav akıntısı olan yanardağlar! Yangına ve diğer felaketlere neden olsada, deprem nedenli ölümlere karşı bizlerin hayat sigortasıdır. Örnek: Yanardağlar; Banyo kazanlarının patlamasını önleyen otomatik basınç tahliye fiskiyesi gibi, güvenliğimizi sağlar. Veya düdüklü tencere misali.

Yeryüzünde daimi etkin olan yanardağlar: Dünyada en etkin yanardağlar, Deniz dibi dağ bölgelerinde ve Pasifik denizini çevreleyen Alaska, Kamçatka, Pasifik denizi ada ülkelerinde çoğunluktadır. Daimi lav akıtan yanardağlar ise; Havai Takım adaları; İzlanda, Sicilya Adaları ile Kamçakta Yarım Adası, diğer yanardağlara nazaran daha fazlası ile daimi lav akıtan yanardaglara sahiptir. Kraterinde devamlı lav olup magmadan gelen basınç ile arada bir patlayan yanardağlar ise Kanarya, Filipinler, Endenozya ile ve hatta Antarktika Güney Kutbunda bulunan yanardağların kraterinde lav olduğu bilinmektedir. Nadiren okyanus içinden su yüzeyine çıkıp, deniz yüzeyinde bir anda kül gaz ve lav püskürtüp koni çevresinde ada oluşturan yanardağların oluştuğu biliniyor.

1963 yılında İzlandanın 35 km açıklarında oluşan lav Adası, dört yıl sonra kayboldu. 2022 yılında büyük okyanusta oluşan Tonga yanardağının ilk püskürttüğü kül katmanı 57 km yukarıya yükselirken; İlk patlama anında oluşan tsunami dalgasının, 30 katlı bir gökdelen boyutunda olduğu belirtilmiştir. Daha sonra geçen zaman içinde oluşan hem lav konisi hem adacık, yok oldu.

Uzaydan alınan geliştirilmiş radar sonuçlarına göre; Okyanusların tabanında 19.000 tane volkan dağları tespit edilmiş.

Yanardağların dünyamıza verdiği zarar ve faydaları; Akan lavlar, yeryüzü şekillerini değiştirdiği gibi, çevresinde olan her türlü yaşam ve orman alanlarını yıkmakta ve yakmaktadır. Bu tür zararlar genelde maddesel kayıplardır. Esas ölümcül olan Yanardağ ifrazı ise! Kül ve gazdır. İnsanın nefes almasını önler; Bitkileri kurutur. Diğer taraftan! Araziyi kaplayan kül tozlarının, eski toprak üzerinde, gübresel bir etki yaptığı, eskiye nazaran daha kuvvetli bitki üremesine katkı sağladığı belirtilmektedir. Denize akan lav’ın tuzlu suya teması sonrası oluşan zehirli gazlarında, yakın çevresinde olan canlıların ölümüne neden olduğu belirtiliyor.

Dünyada Jeotermal Enerji

Jeotermal ısı; Yer Isısı anlamındadır. Jeotermal Enerjiyi elde etmek için, deprem bölgesinin olması gerekmez. Bir bölgede sıcak suyun çıkıyor olması; İlla o bölgenin deprem bölgesi olduğunuda göstermez.

Sadece yanardağ ile lav havuzlarının olması; O bölgede sıcak suların çok çıkmasına bir etkendir. Sıcak su istenirse! Himalaya dağının tepesinden; Güney Kutup noktası dahil her yerde, Artezyen Sondajlar  sayesinde çıkartılır. 08.2020

Bütün deniz ve okyanus tabanlarında   bulunan jeotermal kaynakların,  dünyada bilinenlerden çok daha fazla olduğu, bilim adamlarınca vurgulanmaktadır. Nasa,  2017 yılı itibarı ile, Güney kutup bölgesinde  faal/faal olmayan 91 adet yanardağın mevcut olduğunu belirtip; Bu yanardağların Konisi içinde lav, çevresinde sıcak su akıntılarının bulunduğunu; çıkan sıcak sulara gezi amaçlı gelen turistlerin, girdiğini yazmaktadır.

Mesela, Büyük Sahra çölünün 1500 mt altına inilirse 65 C’ ve üstü sıcak su çıkacağı ve vahalarda şuan olan bazı bölgelerdeki ılık /sıcak  suyun mağma/lav havuzuna yakın bölgelerden geldiği vurgulamaktadır.  (BBC)

Jeotermal ısı – Buhar enerjisi; 1827 yılında İtalyada 1850 li yıllardan itibarende Avrupada başlayan sanayi devrimi ile kullanılmaya başlanılmış.

Buzlar Ülkesi  İzlanda  Adası; aynı zamanda lavlardan oluşmuş etkin volkanların olduğu bir adadır. Üstü buz dağı, altı fırın olan kendine has yanardağları ve ısısı ile apayrı  jeotermal bir bölgedir. Hatta, evlerde ısıtılma amacı dışında, yollarda buzlanmanın önüne geçilmesi için bazı kara yolları, yol altından sıcak su ile ısıtılmaktadır. Kaynak: BBC 

2022 yılı itibari ile Dünyada en fazla jeotermal enerji kullanan – üreten ülkeler; 1. ABD 2. Endonezya, 3. Filipinler, 4.Türkiye (Avrupada 1. Ve 1.692 MW elektrik üretiyor), Yeni Zelenda, Meksika, Kenya, İtalya, İzlanda, Japonya ilk 10 ülkedir. Doğu Afrika Burnu denilen Rift vadisinde bulunan Kenya’nın, ihtiyacı olan enerji üretimini 2040 yılına kadar ihtiyacının yarısını buradan karşılayacak çalışma yaptığı belirtiliyor.

TÜRKİYE DE  JEOTERMAL ENERJİ

Türkiye de ilk jeotermal sondaja 1960 yılında Ege  bölgesinde başlanılmış. 1968 yılında Denizli – Kızıldere ile İzmir – Balçova ve Seferihisar da uygun derecede sıcak suya rastlanılmış. Özellikle Ege Bölgesinde bulunan jeotermal kaynakların ısı derecesi 130 ile 232’C  arasındadır. Elektrik üretimi için en az 120 C’ ısı gerekmektedir.

2022 yılı itibari ile Türkiyenin sahip olduğu jeotermal bölge ve santral toplam, 32 adet. 20 tanesi Aydın; 5 tanesi Denizli; 5 tanesi Manisa ve 2 tanesi Çanakkale, İzmir ve Afyonkarahisar illeri içindedir.

 İzmir – Aliağa ilçesinde deniz suyu ile devamlı karışan ve kendiliğinden çıkan bir jeotermal su kaynağını gördüm. 02.2016

Ağrı’nın 1925 mt yükseltisindeki Diyadin ilçesinde; 70’C ye varan jeotermal su kaynakları mevcuttur. Diyadin’de bir çok evlerin ve seraların ısıtılması termal sıcak su ile yapılmaktadır. Özellikle bu uygulamalar,  Ege Bölgemizi kapsamakta olup 2 milyon metre kareye yakın seralarda, sıcak su kullanılmaktadır. Ülkemizde, sıcaklığı 40’C  ve üstünde olan jeotermal saha sayısı, 1500  den fazladır.  Aralık 2010  Mecit ALBAYRAK

 

12 Ay Boyunca Yaz ve Kış Mevsiminde Arı Ölümlerinin Nedenleri.

01.2022–  Burada yazdıklarım; kendi tecrübelerim, 2017 İstanbul Api Mondia’ya katılan yerli yabancı akademisyenlerin sunumları ile yine özellikle yabancı sitelerden elde ettiğim bilgileri içermektedir.

Arıcı arkadaşım; kendi tecrübem- ilk önce şu yazdıklarımı iyi bil, aklında tut. Kovanını; kışa girerken tam tekmil hazırladın. Bir tane bile Varroa yok, yiyeceği bol, hastalığı yok, mevsimde normal geçmiş olsa bile; 10 çitalık arınızın 1 Mart günü 8 çitaya indiğini göreceksiniz.  12.2015

Bilimsel olarak açıklanmış ve bilinen şekli ile; Dünyanın her yerinde geçerli olan arı ölüm nedenleri:

1 – Yer küresi ve okyanuslar dahilbu yerlerde yaşayan her türlü canlı; İnsanlar tarafından hızla tüketilmekte veya, katliam neticesinde her şey meralar, ormanlar yok edilmektedir. 2 –  Arıcı tarafından bilinçsizce yapılan, arı ilaçlamaları. 3 – Her türlü sebze ve meyve çiçeklerini, böceklerden korumak için yapılan  tarım ilaçlamaları.  4 –  Dünyada  gelişen sanayilerin zehirleri, baca dumanları ile oluşan sera gazları neticesinde yıllık ısınan veya soğuyan hava, 5 – Kışlatılan arı yiyeceğinin az olması, 6 – Varroa ile yeterince mücadele etmemek, 7 – Arıların genetiği ile oynamak, 8 – Günlük, anlık ve mevsimsel değişen, hava şartları 9 – Bölgesel veya dünya genelinde oluşan çeşitli istila şekilleri (ani iklim değişikliği, çekirge istilası, yanardağ lavı ve Türkiyede 27 Tem, 7 Ağus. 2021 arası aşırı sıcaklardan dolayı yanan ormanlarda ölen arı ölümleri gibi) 10Patojenler – Tüm canlılarda oluşan hastalıklara neden olan (grip gibi) mikroplar. 11 – Arıların sindirim sisteminde oluşan hastalıklar  12 – Özellikle arazide ve kovan içinde yiyecek olmadığı zamanlarda her an olabilecek arı ölümünün nedeni olan; Yağmacılık 09.2016

A – Bunların hepsi, insanın kendine yaptığı kötülüklerdir. Bunun içine yukarıda yazdığım şıkların % 90 girmektedir.

– Kovan içerisinde yeterli bal yiyeceğinin olmayışı. Özellikle kışın, bal yeterli olmaz ise (bilimsel açıklama) önce yaşlı arılar ölür. Bilgi maiyetinde: Marangoz/arıcı arkadaşlar ile 1 Nisan 2014 salı günü Manavgat’taki arılarımıza gittik. Kovanımın birini açtığım zaman, arıların hepsinin kovan dibinde ölü şekli ile yattıklarını gördüm. Çita üzerinde ise günlük, kapalı ile bir kaç işçi arı ve ana arı geziniyordu. Petek üzerinde ise, yiyecek bitmiş. Kaldı ki, her gittiğimizde, şerbet veriyordum. Peki neden bu hale geldiler. Tarlacı arı sayısı bitti veya bitme durumunda ve yeni çıkan genç arı’da çoğaldı.

Tarlacı olmadığı için genç arılar tarlaya, çıkamıyor. Kovan dibine düşmüş arıların üzerine körükten duman bastım, hemen canlandılar.  Hemen Şerbet verip kapattım. Ikindin tekrar kontrol ettim, hepsi canlanmıştı. Ayrıca şunu çok iyi bilin. Manavgat bölgesinde (yabani çilek) 15 Mart ve sonrasında, özellikle yağmurların yağmaması neticesinde, arazide yiyecek kalmıyor. Onun için bu tarihten sonra kovanlarınızı başka bölgelere taşıyınız. Arılarımızı aynı akşam, Akseki – Cendeve bölgesine getirdik. Buradaki yabani  çilekler, yeni açıyordu.

C – Ana arı, kovan içindeki polen miktarı ile dışarıdan getirilen taze polene bakarak, günlük atar. Bu aylarda  polen almayınız. – Kovan önlerinde ölmüş arılara bakınız.  Arıların Hortum dilleri dışarıda  ise; zehirlenmeden dolayı olan ölümlerdir. (fao)  03.2018

D –  Kovan içi ıslaklık. NEM den dolayı arıların hastalanması ve telef olmasıdır. Burada kast ettiğim, buharlaşma neticesinde, kovan dibinde birikmiş bir kaç damlalık su değildir. Esas tehlike kovan içi ve örtü tahtası altında oluşmuş pamuksu küf ve mantar oluşumudur. Kovanlarınızı, öne doğru dengeli hafif meyilli koyunuz. (sahil bölgesinde iseniz – Çita sayısı 4 ve daha aşağısı olduğunda çitaları, giriş deliğini ortalayacak şekilde koyup, dış taraflara  strafor koyunuz. Kovan dış tahtasında çatlak var ise, buralara silikon çekiniz.

Daimi nemli/ıslak toprak üstüne ve kovanlarınızın üst kapak altına, naylon cinsi örtü koymayınız. Kovanın havalanmasını engeller. Ayrıca, satılan bazı örtülerin, nemli iklimlerde rutubetlendigini; Bu kumaş üzerine hapis olan nemli lekelerin, Kovanın gelişmesini engellediğini, bizatihi gördüm. Tercih, sizin.

E  – Her türlü arı hastalık ve ölümleri: kışın kovanlarda arı azalması ve yavru atımı Mart – Mayıs aylarında değişken havadaki rüzgarın etkisi ile üşüyen arı, yumak olur. Yumak dışında kalan çitalardaki günlük ve kapalı bebe arılar üşür ve ölür.

Arılarda Kireç hastalığı ve Yavru atımı , sır‘lanmamış veya sırlanması yarım kalmış larva ve pupanın rüzğardan üşüyen arıların, peteklerin üst yerlerine birikmesi ile, beyaz taş hale gelmesi şekli olan bir mantar hastalığıdır.  Yavru atımı ise, aynı durum nedeni ile ölen, etsi larva ve pupalardır. Bu hastalık, Havanın ısınması ve çitaları azaltmanız, arıları sıkıştırmanız halinde, geçer.

Ayrıca, temmuz ayından itibaren arılar, erkek arı pupalarının atılma sebebi  erkek arı pupalarınıda atmaya başlar. Sebebi, işçi arılar erkek arılar ile birlikte, erkek arı pupalarınıda atmaya başlar. Bu durumuda, Yavru atma ile karıştırmayınız.  Mayıs hastalığı üzerinde kapalı ve günlük varken bile, içi sıvı hale geçmiş bozuk çitalara denir. –

Nosema; hastalığına yakalanmış Arının dışkısı, ishal, sarı nokta halindedir. Kışın ortaya çıkar. Nedeni ise; Arının yemiş olduğu bozuk yiyecek, içeçekten kaynaklanır. Kışın soguklardan dolayı dışarıya çıkıp defi hacet yapamazlar. Bu hastalık o kovandaki tüm arılarda olur.  Arı pisliğini dışarıya  yaptığı müddetçe nosema hastalığı oluşmaz.

Tedavisi için, 5 lt şerbete yarım çay bardağı Elma Sirkesi veya 2 ml kekik yağını en az 3 kere veriniz. Malzemelerinizin ve suyun temiz olmasını sağlayınız.  Bu  hastalığın göründüğü kovan peteklerini kullanmayıp, eritin. Durgun birikinti sular ve bozuk şerbet, nosema sebebidir.

Arılarda Amerikan Yavru Çürüklüğü; Toprakta oluşan bir mantarın kovana getirilmesi ile başlar. Kapalı yavru gözlerinde larva sıvı hale geçer.

Kapakta iğne deliği görülür. Bu yavru deliğine çöp sokulup çekildiğinde kahverengi kokan bir sıvı sünerek dışarıya çıkar. Tespit edildiğinde, çitalarının hepsi yakılmalıdır. Çita ve kovanlarda koku oluşur. Kovan tahtası veya dışında ölü larvalar var ise, kovanda hastalık var, demektir.

Arılarda Koloni çöküşü veya sönmesi, peteklerde bal açık ve kapalı yavrular olduğu halde zehirlenme sonucu arıların önce tektek sonrası bütün işci arıların ölüp, kovanda arıların kaybolmasıdır.

F– (gezginci bir arıcı arkadaşın itirafı)  Arıların yakınında  içme suyunun olmayıp, çok uzakta olması arı ölümlerine neden olmuş. Suyun olmadığını bile bile kek verilmesi, arı ölümlerinin en büyük nedenidir. Ege ve Ak deniz bölgesi  dışında  kalan  kovanlara  Aralık/Ocak/Şubat ayları içinde kek vermeyin.  Sahil bölgelerinde ise, soğukların uzun geçeceğini öğrendiniz ise, vermeyiniz.  Bu aylarda  kek verilirse kesinlikle arı ölümü olur diye, bir şart yok ama tedbir iyidir.

Varroa ile mücadele yapılması için Oksalik ve formik asitlerin verilmesinin arılar içinde zararlı olduğu bilgisine eriştim. Varroa, kanını emdiği arının vücudunda yara meydana getiriyor. Havaya yayılan ilacın etkisi anında, varroaya nasıl bir zarar veriyor ise, aynı zararın belirtisi bir kaç gün sonra,  arılarda erken ölüme neden olduğu belirtiliyor. (Kaynak FAO)

Kışın Varroadan dolayı arı ölümleri olurmu?  Nasıl yaşayacağını, her mahlukat bilir. Varroada, arı ölürse kendisininde öleceğini bilir. Kışın arı, yaşantısının en aza indirdiği gibi varroada yaşantısını yavaşlatır. Dolayısı ile arı; Açlıktan ölür.

Diğer bir deyişle; Her canlı Nasrettin Hoca gibi, oturduğu dalı kesmes.

Asitli ilaçların yerine duman  veya bitkisel ağırlıklı ilaç ve eksraktlarının (yağ) verilmesi tavsiye edilmektedir.  Varroa için Timol esanslı kekik yağı, okaliptus yağının verilmesinin % 95 varan bir etki yaptığı tespit edilmiş. Aynı zamanda kurutulmuş portakal kabuğu, pudra şekeri her zaman verilebilinir. Kekik yağını, kartona emdirilmiş şekli ile verecekseniz en az 15 C’ ve üzeri günlerde, 5*10 ebatında iki ayrı saman cinsi karton kağıtları üzerine, 2 ml kadar enjektör ile çizgi halinde sıkıp, çita boşlukları üzerine koyunuz.

Veya 5 lt şerbete, 2 ml kekik yağını dökün, arının gücüne görede 1-2 su bardağı kadarını dökünüz. Bu yöntemi 3 gün ara ile en az (7) kere veriniz. Okaliptus yağı  hakkında bir uygulamam yok. Yalnız, asit cinsi ilaçların etkisi kısa sürede olurken, yağ cinsi ilaçların etkisi bir kaç gün sonra görülür. 03.2018

H – Özellikle Mart, Nisan, Mayıs – Ekim, Kasım ayları içerisinde, peteğin boş dip tarafına, strafor koyunuz. bkn. -Arıların kovanda strafor ile sıkılaştırılması-

– Son yaptığım araştırmaya göre, cep telefonu istasyonlarının arıya zararı olmadığı yönündedir. 03.2018

İ – Arıların kovan önünde çok fazlası ile uçuştuklarını gördüğün an arılarda yağma olmasa bile – hemen uçuş deliğini kapatınız.  Başka bir şey yapmayıp, en az 30 dk. BEKLEYİN; dağılsınlar veya kovan üzerine yapışsınlar. En güvenli şekli bu. Yalnız kovan içindeki arıların hava almasını engellemeyiniz. Uçuş tahtası delikli, kovanınız alttan polen tuzaklı ise, sorun yok. Kovan önünde uçuşların azaldığını ve arıların  çoğunun kovan üzerine konmuş olduğunu gördüğünüzde, uçuş tahtasını açınız.

J – Bulunduğu ortama uyum sağlayamayan melez arı cinslerinde her daim arı ölümleri olabilmektedir.

K – (tecrübem) Kışlatacağınız arı ve kovanlarınızın, uçuş tahtası üzerinden ön tarafa doğru ve uçuş deliğini önden kapatan, yanları açık şekli ile teneke kesip, vida deliğine tutturmanız Son ve ilkbahar ile kışın kovana direk gelecek soğuk rüzgarlı havayı izole eder. Yazın ise, kovanlarınızı gölgelik yere koymanız salık verilmektedir.

L – Kovanlarınız yakın, karlı bölgelerde ise, üşenmeyip gidin. Kovanın önündeki karları en az yarım metre, toprak görününceye kadar temizleyiniz.  Arıların bazıları  uçuş yapamadan uçuş tahtasından yere düşmekte. Kara düşen arı kalkamaz ise, uyuşur ve ölür. Toprak, kül düşen arıların konabileceği, ölmeyeceği güvenli bölgeyi oluşturur. Kovan üzerinde, yanlarında kar var ve  kovana zararı yok ise, bunlar kalsın, faydası olur. Kimi arıcı; – yiyeceği olan arı ölmez, soğukların zararı olmaz, diyorlar. Bilimsel olarak arıların aralıksız uzun geçen soğuklarda öldüğü tespit edilmiş. w.bienenstand.at/

Diğer bir neden ise  ‘Sarıca ve eşek arıları. Havaların yağmursuz geçmesi durumunda sarıca arılar,  ARALIK ayına kadar yaşarlar. Sarıca arılar özellikle balı, eşek arılarda direk olarak arıyı yakalar ve yer. Sarı arıların öldürülmesinde en etkilisi, kovan yakınına koyacağınız bal bulaşığı petek veya bir naylon örtü üzerine dökeceğiniz şerbete gelen sarı arıları, bizzat kendinizin öldürmesidir. Veya, fare yapışkanı alın.

Geniş bir malzemenin ortasına bir parca et koyup, üzerine ve etrafına bu yapışkanı sürerek dağıtın ayrıca, DDT  tozunu yanınızda bulundurun. Yakaladığınız sarıca arısının arkasını DDT tozuna değdirip salın. Arının Doğruca uçup gittiğinden emin olun. Yuvasına gidecektir. Veya, 3-5 lt pet şişelerin  iki yerine ortadan bir arının geçeceği delik açıp içine şerbet dökünüz.  2011

Dünyanın En Yüksek 10 Dağı

Çeşitli ülkelerin uzaya gönderdiği araçlar sayesinde yer yüzü ve yer altındaki  her türlü değişim ve gelişimleri, ‘anında’ takip etme ve öğrenme durumları bulunduğu, bilinen bir gerçektir.

01.2022- Zamanımızda Uzay uydularına sahip  ülkelerin, Dünya küremiz üzerinde yer alan dağ, tepe, nehir,..vs..leri,  ileri teknoloji sayesinde ve amaçları her ne ise,  o doğrultuda en geniş ve gerçek bilgileri, 0 -sıfır- hata ile tespit ettikleri bilinmektedir. Uzaydan tespiti yapılan Dünyanın en yüksek on dağının bulunduğu ülke adı ile sıralaması ise:

1 – Himalaya Everest Tepesi – Nepal / Tibet     8.850 mt

2 – K2 Chogori dağı – Pakistan / Çin                    8.611 mt

3 – Kanchenjunga dağı – Nepal / Hindistan    8.586 mt

4 – Lhotse   dağı   –         Nepal / Çin                        8.516 mt

5 – Makalu  dağı     –        Nepal / Çin                         8.485 mt 

6 – Cho Oyu dağı   –          Nepal / Çin                       8.188 mt

7 – Dhaulagiri   dağı     –          Nepal                          8.167 mt

8 – Manaslu  dağı     –              Nepal                          8.163 mt

9 – Nanga Parpat  dağı   –    Pakistan                   8.152 mt

10 – Annapurna 1  dağı   –      Nepal                          8.091 mt Kaynak; NASA

22.02.2013  Cmt          Mecit  ALBAYRAK        

Açılamayan sayfam hakkında özür.

Savaşlar sadece silah ile olmuyor. Virüs saldırısıda bir savaş.

Sitem bir aydır her türlü saldırı altında. İşin garibi! Sitem üzerinden Hiç bir kazancımda yok.

Neden yapıyorlar! Akabinde, virüs nedeni ile bazı yönetimsel kısımlara giriş yapamıyorum.

Tarlacı arıların yeni yer tesbiti

tarlacı arılar nerelere gider? 03.2023- Arı üzerine araştırma yapan bir gurup bilim adamı; Arıların nerelere gittiğini öğrenmek için;  19 tane arının ensesine arı takip sinyal vericisi  yerleştirip, salmışlar. Arıların gittikleri bölgeleri, uydu üzerinden elde ettikleri sinyaller sayesinde, harita üzerinde işaretlemişler.

Sinyal verici cip sayesinde,  sadece 2 tanesinin, diğer 17 arının gittiği eski bölgenin dışında, başka bölgelere gittiğini tespit ediyorlar. Arıların çoğunluğu, eski bilinen yerlere giderken, içlerinden bir kaç tanesi, koloni için yeni nektar bölgelerini keşfetmeye gidiyor. Ve kovanlarına gelip yeni yerleri, haber ediyor. 02. 2017

Dünyada ve Türkiyede Deprem

Bu bilgiler www.livescience.com ve www.earthquake.usgs.gov/earthquakes üzerinden açıklanan Bilim adamlarının teknik bilgileridir. Ben bu karma bilgileri bir araya getirip yazıyorum. Kimi yerde okuyucuya katkı sağlama babından, yorumlamaktayım.

02.2023 – Önce Tektonik levha/plaka – Fay hattı nedir?    Yorum: Elinizdeki kahve fincanı  ve tabak düştü; Tabak 5-6 parçaya Fincan ise örn- 10 parçaya ayrıldı. Yapıştırdınız. Yapıştırdığınız tabak, yapışık yerlerinden tektonik plakayı, fincan üzerindeki yapıştırdığınız  büyük parçalar yeryüzüne yakın küçük ölçekli tektonik plakaları (aşağıda 152) en küçük parçalar ise fay kırıklarına sahip yeryüzünü temsil ediyor.–

Tektonik: Hareketli, hareket eden manasında. 

Dünyada 7-8 tane büyük tektonik plaka olduğu; Bunların K/ G Amerika, Avrasya, Afrika, Avustralya, Antartika kıtası ile Atlas,  Pasifik ve Hint Okyanusu deniz tabanlarıdır.

152 yerdede küçük ölçekli tektonik plakaların olduğu belirtilmektedir. Arabistan, Karaip deniz adalar bölgesi, parçalı Akdeniz tabanlı Tektonik Plakaları gibi. Fay hattı ise! Haritalarda, Ege bölgemizde göründüğü üzere, Ayak  bastığımız her yerde olabilir!

Dünyanın merkezi, Karasal kürenin ağırlığı/ baskısı nedeni ile artarak oluşan ısı; Devamlı  lav olarak yeryüzüne çıktığında azalan – sertkaya tabakasının çökerek mağmaya karışması ile çoğalan- eryik kütlenin; Dünya yüzeyine doğru yaptığı hareket ve basınç neticesinde, yükselen lav’ın, ‘yolda‘ bulduğu boşlukları doldurmasıyla lav havuzları oluşuyor. Lav havuzları ise, ayak bastığımız noktanın kimi yerinde 5 km kimi yerinde ise 70 km altında olduğu belirtilmektedir.

Depremlerin oluş şekli ; Magma (çekirdek) daki lav hareketlerinin, lav havuzlarına veya havuz olmayan yeryüzüne doğru yaptığı yüksek itici basınç nedeni ile BATMA,  AYRIŞTIRMA SONRASI DEPREM OLUŞTURMA ÖZELLİĞİNE SAHİP deniz dibi tektonik plakalarının, (TERS YÖNDE! ) kıtalar ile yaptığı birleşim noktalarından Asya, K/G Amerika, Afrika kıta tabanının altına kayması sonunda, depremler oluşmaktadır.

Yorum : Okyanus tabanlarının Asya, her iki Amerika kıtası ve Afrika kıta topraklarının altına girmesinin nedeni!  – Yeryüzünde bizim bildiğimiz! Ağır kütle dipte, hafif kütle üstte olur. Depremde ise! Bunun tersi olmaktadır. Ayrıca Okyanus karası, kıta karasına göre hem çukurda hemde, hafif kalmaktadır. 

Bana göre yeryüzündeki bütün depremlerin nedeni! Okyanus tabanına çıkan, tektonik plakalar üzerinden kıtaları ayrıştıran magma. Yeryüzüne çıkan mağma ve akan lav ise!!  Aynen düdüklü tencerenin tahliye sıbabı gibi biryerde! Bizlerin emniyet sıbabı diye yorumlarım. 

DÜNYAYI ŞEKİLLENDİREN DEPREM MERKEZLERİ

Önce depremlerin en çok ve şiddetli görüldüğü ülkeleri yazalım: Japonya – Endonezya –  Çin – Filipinler – Himalaya  uzantısı olan ülkeler – İran – Türkiye – Peru – Şili – Meksika – ABD ve İtalya

1- Şiddetli deprem bölgeleri:  Pasifik ve Hint Okyanusu arasında olan kıta ve ada ülkeleridir. Asya/ Amerika /Avustralya kıtaları ile; bu okyanus içinde olan adalar. Büyük (Pasifik) Okyanusun tabanını oluşturan tektonik plaka yılda, kuzeybatı yönünde 7 cm hareket etmektedir. Bu bölgeye; Depremde Pasifik Kuşağı denilmektedir.

2- Deprem Kuşağı: Bu bölüme Hint / Alp Kuşağı Denilmektedir. Bu tarif edilen bölge; Hindistan, Tibet, Himalaya sıra dağları üzerinden İran, Türkiye, Orta Avrupa ve Portekiz üzerinden Atlas Okyanusuna erişmektedir. Üçgen Hindistan yarımadasının altına giren Hint okyanus plakası, bu ülkeyi Asya içlerine ittirirken, Himalaya sıra dağlarının yılda 2 – 4 cm yükselmesine neden olmaktadır. Diğer taraftan, sıkıştırma nedeni ile Afganistan toprakları büzülürken  santim santim küçülmektedir. 

Arabistan yarımada plakası, Kendine en yakın olan Hint Okyanusu, Afrika Kara kıtası ve Ak Deniz tabanlı sıkıştırılma nedeni ile kendini Anadolu topraklarına doğru itmektedir. Himalaya dağları, Arabistan ve Avrasya plakasının sıkıştırması sonucu oluşan İran Zağros Dağları, Irak’ın kuzey doğu içlerine kadar uzanmaktadır.

Afrika merkezli Akdeniz üzerinden gelen  baskı ile! Avrupa Kıtasında büzüşme ve kayma nedeni ile, Orta Avrupa içinde yer alan Alp sıra dağları, Himalaya dağları gibi yükselmektedir. 

Rift Vadisi; Harita üzerinde Afrika boynuzu denilen yer üzerinden başlayıp, Kenya Tanzanya üzerinden  Mozambik ülkesine varan; Akarsu yatağı benzeri depremsel yarılma  neticesinde oluşmuş çöküntülü bir kara düzlemidir. Rift Vadisi, Akarsu yatağı benzeri ama!! Başlangıç noktası olan Kızıldeniz bölgesi hariç, orta bölgeler deniz seviyesinden 300 mt aşağıda, ∼1000 km düz genişliğe, ve üç ayrı parça halinde ∼ 3500 km uzunluğa sahiptir. Bu tip büyüklü küçüklü vadi çukurlarına, Rift vadileri denilmektedir.

Bilim adamları; Afrika Boynuzunun yılda 6,3 mm doğu/ batı yönünde ayrıldığı Etiyopya – Mozambik arasında var olan Rift vadisinin, yüzlerce yıl sonrası Afrika kıtasından kopacağını veya; Her iki uç noktalarının açılması ile Okyanus suyu ile dolacağını ileri sürmektedirler . www.livescience.com 

3. Atlantik Değrem Kuşağı ; Ekvator bölge üzerinden Kuzey yöne doğru uzayan Orta ve  Kuzey Amerika, Afrika, Avrupa ve İzlanda üzerinden Kuzey Kutbuna ulaşmaktadır. Orta Amerika ülkeleri, Pasifik ve Atlas Okyanusu arasında kalmaktadır.  Karayip, Kanarya ve İzlanda Adaları; Atlas Okyanusu Orta Tabanlı sıra dağların etkisi altındadır. Atlas Okyanusu Ortasından çıkan lavlar, bu sıra dağların hem yükselmesine hemde uzamasına neden olmaktadır. Bu bölgede Kanarya, Karayip ve İzlanda Adaları daimi tehdit altındadır. İzlanda’nın her sene, 2,5 cm doğu /batı yönünde genişlediği tespit edilmiştir. 

Yorum: Yalnız Şu unutulmamalı! Örn; Pasifik okyanusunun bir köşesinde deniz tabanı yüzeyine çıkan lav basıncı etkisinin, sadece O yerde depreme sebep olma ihtimali 50/50 dir. Çünkü, bir noktada oluşan baskı! Herhangi bir ülke topraklarında onlarca yıldır beklemede olan baskı ve enerji birikiminin! Salınmasına ve O ülke toprağında depreme neden olacağı, unutulmasın.

TÜRKİYEYİ  ÇEVRELEYEN TEKTONİK PLAKA VE FAY HATLARININ DEPREME OLAN ETKİSİ

Türkiye; Dünya yüzeyinde, fay kırıklarının en çok olduğu ülkelerden biridir. Türkiye / Anadolu kara kıtası ile birlikte, deprem üreten değil, depreme maruz kalan bir ülkedir.  Ne yazık ki ülkemiz; Himalayalardan gelen Parçalı tektonik Plakalar ile çoklu kırık fay hattı etkisindedir.  Deprem fay hattı çizelgesini gösteren haritalara baktığımızda Anadolu’nun Üç yönden tehditli, Üç bölgeye ayrıştığını görürüz.

Ülkemizi tehdit eden ana etken Himalaya – İran ülkesinden gelip, Erzincan’da  çatal yapıp ikye ayrılan ve Kara Denize paralel batıya ilerleyip Yalova şehrimizden Marmara Denizine batan Kuzey Anadolu ile;

Yine Erzincan şehrimizden Hatay şehrimize doğru uzanıp Suriye, Lübnan, Ürdün, İsrail, Sina’dan Arabistan yarım adası ile bağlantılı Türkiyeyi etkileyen 2. derecede etkili tektonik plakamız bulunmaktadır. Özellikle Marmara ve Ege bölgemizde olan parçalı fay kırık hatları ise, bu tektonik plakanın işini kolaylaştırmaktadır.

1. Tehlikeli Bölge; Hindistan üzerinden gelen 2. Dereceli tektonik plaka etkisi altında olan Erzincan bölgesinde çatal yapan; Arabistan yarımadası kaynaklı küçük çaplı tektonik Fay hattı etkisinde olan şehirlerimiz.

2. Tehlikeli bölge: Erzincan / Van / Hakkari üçgeni arasında olan bölgemiz,

3. Tehlikeli bölge:  Kuzey Anadolu – Marmara tektonik fay hattı bölgesinin güneyinde kalan Çanakkale / Adana / Muğla  üçgeni ile; Ege Denizi kıyı kesiminden Denizli / Afyon bölgemize ulaşan çoklu ve parçalı fay hattına sahip olan depremsel bölge ve etkisi altındayız.

27 Ekim 2019 tarihli bir gazete sayfasından- Türkiyede deprem konulu bir konferansa katılan Japon deprem uzmanı ve inşaat mühendisi; 

– Türkiyede birbirinden ayrı hareket eden 6 tane  deprem fay plakası var. Bu plakalar ilk hareketini; Himalayalardan alıp Nepal ⇒ Gürcistan üzerinden tetiklendigini belirtmiştir. Bu etki Kuzey Anadolu ⇒ Ege Denizi dip Fay hattı ile Yunanistan üzerinden Italya ve Ispanyaya kadar gitmektedir.

Türkiye; Dünyada olası deprem sıralamasında ise Türkiye, 6. sırada. Ölümlü sonuç sıralamasında ise 3. derecede en fazla ölümlerin olduğu deprem kuşağı ve Ülkesidir. Deprem şiddetinin 1 artması (5 ⇒ 6) olması deprem etkisini (kimine göre 10 kat) 32 kat fazla artırmaktadır. —-

5 Şubat 2023 pz/pzt gecesi  saat 04.¹⁷ de 7.8 şiddetinde olan Kahramanmaraş depremi‘nden 10 saat sonra olan ikinci bir 7.7 şiddeti deprem sonrası Anadolu karasının batı yönünde Ege Denizine doğru (açılı) 3-7 mt kaydığı, Bilim çevresince, söylenmektedir.

Kahramanmaraşta iki kere deprem olmasının sebebi ; NOT: Bu başlık altında yazacağım kısım;  Bilimsel açıklamaları dayanak göstererek yapacağım yorumumdur. Bu durum doğrultusunda yapacağım yorumum; İLKTİR derim. Çünkü bilimsel veya kişisel yanlış bile olsa! Aynısını hiç duymadım ve okumadım.

(⇒2 ) Hindistan Fay Hattında oluşan enerji birikmesi, Erzincan üzerinde iki kola ayrılırken (direksiyonu ve sinyali olmadığı kesin) Hem (1. Bölge) K. Anadolu fay hattı içinde ilerler hemde G.D.Anadolu (2. Bölge) bölümünü Kuzeyden Güney istikametinde sıkıştırmaktadır. Diğer taraftan 2. Bölge ise bu sefer ve aynı anda; Afrika / Arabistan / Ortadoğu/ İran Zagnos sıra dağları arasında Suriye, Hatay, K.maraş ve Malatya fay hattı UZUN ZAMANDIR İKİ YÖNLÜ baskı ve ayrışma halinde bekliyordu!!

Bardağı taşıran son damla misali; Dünyanın bir bölgesinde olan deprem!! Ülkemizde olup yıllardır beklemede olan şehirlerimizde, iki ayrı saatte oluşan depremlere yön verdiğini sanıyorum. 

Bu iki deprem, şehirlerimizde farklı görüntülere sebep oldu. Hatay havaalanı pisti örneğinde olduğu gibi yukarıya/dışarıya doğru toprak yığıntı yaparken!! Yine;

Hatay ve G.antep’in bir bölgesinde oluşan deprem;  200 mt genişlinde, 30 mt derinlikte  ve yüzlerce metre uzunlukta Rift Vadisi türü çukur kanallara neden olmuştur.

Yorum: Anadolu karasının 3 mt kayma işleminin göstergesi! Rift benzetmesi yaptığım; Kırılıp açılan ve boşlukları dolduran çöküntüler nedeni iledir. Peki! Çöküntünün altındaki toprak nereye gitti? Dersek! Güneşi gören toprak çökerken, altındakı toprak, kürenin boş (lav havuzu gibi) yerlerini doldurmakta veya direk magma tabakasına geçmektedir. Aralık 2010  Mecit ALBAYRAK

Dünyada ve Türkiye’de yolsuzluk oranları nedir.

Dünyada %/% temiz bir devlet yok. Ama, en çok temiz olan devletler var. Araştırma sitesinin bildirdiğine  göre en temiz ülkeler, hep aynı. Peki, Allah Kuran diyen bütün müslüman ülkeler ve Türkiyede yolsuzluk neden en fazla?

Burada adı geçen ülke ve kısaltılmış hali: Finlandiya Fn, Danimarka Dn, Yeni Zelanda YZ, Izlanda Iz, İsvec Is, Singapur Sng, Türkiye TR, Isviçre I, Norveç N, Hollanda NL, Lüksemburg L, Almanya D, İzlanda İS, İrlanda İE, Avustralya AU, Kanada CA, Estonya EE, Hong Kong HK,

Bu konuda listelenen en sondaki ülkelerde genelde hep aynı: Somali, K.Kore, Suriye, Sudan, Afganistan, Myanmar, Haiti, Çat, Nijerya, Bangladeş

100/100 temiz hiçbir ülke yok. Yalnız en az ve en çok çalan yöneticiler var. Mesela TR; 2022 yılında 100 üzerinden 36 dürüst, 74 hırsız.

2001 yılından bu tarafa dünyada yolsuzluk oranları 

2023 yılı 196 ülke Fn, N, YZ,/ Tr 124.

2022 yılı  180 ülke Dn, YZ, N /Tr 74.

2021 yılı 180 ülke Dn, Fn, YZ,/ Tr 96.

2020 yılı 180 ülke YZ, Dn, Fn,/ Tr 86.

2019 yılı 180 ülke Dn, YZ, Fn/ Tr 91.

2018 yılı 180 ülke Dn, YZ, Fn,/ Tr 83.

2017 yılı 180 ülke YZ, Dn, Fn./ TR 81.

2016 yılı 176 ülke Dn, YZ, Fn/ TR 75. 

2015 yılı 167 ülke Dn, Fn, Is /  TR  66.

2014 yılı 175 ülke Dn, YZ, Fn/ TR 64.

2013 yılı 177 ülke Dn, YZ, Fn/ TR 53.

2012 yılı 178 ülke Fn, YZ, Dn/ TR 54.

2011 yılı 183 ülke YZ, Dn, Fn / TR 61.

2010 yılı 178 ülke Dn,YZ,Sng/ TR 56.

2009 yılı 180 ülkeYZ,Dn,Sng/TR 61.

2008 yılı 180 ülke Dn, YZ, Is /TR 58.

2007 yılı 179 ülke Dn, Fn, YZ /TR 64.

2006 yılı 163 ülke Fn, Iz, YZ / TR 60.

2005 yılı 158 ülke Iz, Fn, YZ / TR 69.

2004 yılı 145 ülke Fn, YZ, Dn /TR 81.

2003 yılı 133 ülke Fn, Dn, YZ/ TR 77.

2002 yılı 102 ülke Fn, Dn,Yz/ TR  65.

2001 yılı 91 ülke Fn, Dn, YZ / TR 56.

Kaynak : Transparency Internatıonal

Doğruluk, dürüstlük bazı ülkelerin ‘kanına‘ işlemiş. Her ne yazık ki; Allahın emrettiği ve Peygamberimizin övdüğü bir dinin mensupları olan biz Türkiye ve diğer Müslüman devletler, doğruluk ve dürüstlükte hep vasat yerlerde bulunmaktayız. Ne kadar acınacak bir durum.

Dünyada varlığı kabul edilen ülke sayısı hakkında her devletin, faklı ölçütleri var. Birleşmiş Milletler, ABD, Rusya, Dünya Postalar Birliği hatta Türk telekom bile kendi kıstasına göre ülke / devlet sayısını ele almaktadır.

Çünkü her ülkenin ve kurumun aradığı veya mecburiyete soktuğu ve istediği kriterler, birbirini tutmamaktadır. Yani, çıkar meselesi. Veya, bu tip bilgileri O devlet, kast edilen sene için paylaşmaz.    12 . 2010  Albayrak

İklimsel etkiye bir örnek Seydişehir

Seydişehir’e 1988 yılının Ocak ayında yağan kar; 3 ay yerden kalkmamış ve o sene çok kuvvetli soğuklar nedeni ile, evlerin içindeki tesisatlarda patlamalar olmuştu. O seneden 2017 yılı ocak ayına kadar, çok yağan ve yerde uzun süre kalmış bir karlı kış mevsimini, yaşamadık. —-

Evimin balkonu önünde bulunan sedir ağacı, karın hangi yönden geldiğinin belgesi oluyor. Kuzey tarafına kar geliyorsa kuru, tipi, soğuk ve kalıcı yağıştır.  Güney tarafına gelen kar  ise! Sulu, ılık, çabuk eriyecek kar türüdür. Ağaç dallarına ilk kar, 11 Aralık 2010 Cumartesi günü yağdı. 12.12.2010 pazar saat 13.00 Arılarımı kontrol için gittiğim Pınarbaşı mevkide yaptığım ölçüme göre, sıkışmayı göz önüne almazsak yaklaşık 60 cm kar vardı.

2013 yılına ait ve ayaklarımızın değdiği 6 Ocak 2013 ilk kar yağdı, ama hemen eridi. Şuan 13 Ocak ve gece saat 0.43, lapa lap kar yağıyor.

20 Kasım 201418 Şubat 2015 arası yağan kar, eriyenlerle birlikte 150 cm çok geçti. Balkondaki dereceme göre şuan ve saat 21.00 ve – 0,9 C’ çok soğuk yok ama,  etkisiz geçen yıllara göre bu sene bayağı etkili kar yağdı. 02.2015

2016 – 2017 Kışında 1 Kasım 2016 Salı gecesi Küpe dağının tepelerine kar serpilmiş. Aynı gece saat 24′ te dış sıcaklık + 1,3 C’ idi. Öyle iken, şehir içinde aşırı soğuklar -15 C’ geçmedi. Ama soğuklar, uzun sürdü.

13 Aralık 2016 – 16 Ocak 2017 arasında yağan – eriyen kar, 260 cm kar ve şehir içinde ısı bir süre, 15 C’ den yukarıya geçmemiş, şehir dışında ise! çok daha fazla olan soğuklar, bitkilerin geç uyanmasına neden olmuştu. Şuan 5 Nisan, Taraçcı kasabası arkasındaki dağda, kimi karlar erimeye başlamış.

2017-2018 – Kışında soğuk olmadığı gibi, kar yok denecek kadar az yağdı. (35 cm) En fazla soğuk -15 C’ Bu gün 22 Şubat ve kuraklık var. 2018 yazından sonrası, Antalya bölgesinde yaşamaya başladığım için Seydişehir kışlarını göremeyeceğim. Antalyada iken kış, uzun süreli serin ve kapalı geçti. Kış mevsiminin yarısı, geçmiş yıllara göre yağmurlu geçti.

Seydişehirde ise, ramazan ayı olan Mayıs serin olmuş. 28 Haziran 2018 cuma; 1,5 saat yağmur yağdı. Bir hafta önceside yağmur yağmıştı. Bir yetkilinin dediği üzere ülkemizde bütün mevsimler birbiri içinde olacak. Öyleki yağmurlar yağmaya devam ederse, Allahın izni ile 1981 yılında yok olan Suğla düdeni, tekrar faaliyete geçer mi?

2019/20 yılı kış mevsiminde Seydişehirde yoktum ama aldığım habere göre ilk kar; 26 Kasım 2019 yılında Taraşçı arkası Küpe dağına yağmış.

2021 Aralık ayı içinde, ∼ 70 cm kar yağmış. Isı – 27 C’ düşmüş. Türkiye sathında en soğuk 2. yerleşim yeri olmuş. 7 Ocak 2022 ile 9 Şubat 2022 arasında ise; ∼ 100 cm kar yağmış. Bu sefer Konya ili içerisinde – 27 C’ ile 2. en soğuk yerleşim yeri olmuş. Yine bu tarihler arasında ise; eksi derecedeki soğuklar, günlerce devam etti. 11 Nisan günü yine kar yağmış. Seydişehir örneği vermemdeki amaç, değişen iklime vurgu yapmaktır.  14.04.2022

9.3.2022 çarşamba gününden itibaren bütün Türkiyede Sibirya soğuklarının 10 gün boyunca etkin olacağı açıklanmıştı. Çrş, per.  günleri içinde ~ 35 cm kar yağmış ve per. gecesi – 5 C’ soğuklar oluşmuş.

20 Ekim 2022 tarihinde Seydişehir merkezi ile Antalya, Alaca bel yoluna yağan kar, iki gün içerisinde erimiş. 20 Aralık 2022 tarihinde Alacabelin bazı kesimlerinde toz kar görüntüsü vardı. 22 Ocak 2023 bu gün için Küpe dağının  yarısına kadar olan bölgelerde kar var. Şehirde kar ve yağmur yine yok.  Meteorolojist yorumlarda; 2023 yılının kurak gececeği yolundadır.

Benzer erkek ve kadın isimleri

Ali – Aliye, Adil – Adile, Arif – Arife, Aziz – Azize,

Bahri – Bahriye, Bedri – Bedriye,

Cahit – Cahide, Can – Canan, Cavit – Cavidan, Cem/ Cemal – Cemile,

Dursun – Dursune / Durdu,

Emin – Emine, Ergün – Ergül

Fahri – Fahriye, Faik – Faika, Ferit – Feride,

Hamdi – Hamdiye, Hüsnü – Hüsniye, Halit – Halide,

Kadir – Kadriye, Kamil – Kamile, Kerim – Kerime,

Latif – Latife,

Melih – Meliha, Mevlüt – Mevlüde, Muhsin – Muhsine, Murat – Muradiye,

Mümin – Mümine,

Naci – Naciye, Naim – Naime, Nadir – Nadire, Nail – Naile, Nuri – Nuriye,

Remzi – Remziye,

Ümit – Ümmü,

Salih – Saliha, Sabit – Sabahat,

Selim – Selma, Semih – Semiha,

Sıtkı – Sıdıka, Soner – Songül

Şeref – Şerife, Şevket – Şevkiye,

Şükrü – Şükriye,

Ulvi – Ulviye,

Vahit – Vahide,

Yaşar – Yaşar,

Zahit – Zahide, Zeki – Zekiye, Zeynel – Zeynep, Zülfü – Zülfüye,

Strafor kovanlar.

strafor kovanlar: 01.2023 – Önce şunu düşünmek lazım! Dağdaki arı nerede yaşıyor ve bu zamana kadar nerelerde yaşadı. Ve bugünkü durumundan daha rahat değil mi idi? Doğal malzemeden şaşmayınız. Lakin, ana çiftleştirme kutuları ile 3 – 5 büyük veya küçük çitalı arılar için, kullanımı kolay ve pratiktir.  Yalnız, özellikle içi dolu iken! uzak yollarda üst üste taşınmaları, uygun olamaz. 01.2016

Dünyada verginin olmadığı veya az olduğu ülkeler.

01.2023- Birleşik Arap Emirliği : Dünyada kişi başı en yüksek gelire sahip ülke. Hiç bir şekilde gelir ve katma değer vergisi (KDV) yok. Sadece içkilerden % 50 vergi alınıyor. Geliri, petrole dayanıyor. Orta Doğu ülkeleri arasında güçlü bir eğitim sistemi ve İngilizce konuşan bir çoğunluğa sahip.

Bahamalar : Devletin geliri % 70 turizm, ithal mallar ve gümrük girişlerinden sağlanıyor. Vatandaşlık değil oturum izni alıp en az 90 gün bu adada kalan, almak zorunda olduğu emlağı en az 10 yıl elinde tutmak zorunda. Suç oranı yüksek. Sadece tıbbi yönden eksikliği var.

Monako Prensliği : Geliri turizme dayanıyor. Hiç bir isim altında vergi alınmıyor. Sadece prenslik topraklarında yaşayan yabancı kişiler, vergi veriyor. Yaşam şartları yönünden çok pahalı bir şehir devletidir. Öyleki bir gecelik için tutulan daire ücreti, 10.000 $ dır.

Andorra Cumhuriyeti : İspanya / Fransa arasında dağlık bir ülke. Devletin geliri % 80, turizme dayanıyor. Sadece yıllık geliri 40.000 Euro ve üstü olanlardan %10 vergi alıyor.

Kuveyt : Dünyada, 6. sırada petrol ihraçatcısı ülke. Gelir vergisi alınmıyor. Sadece sigorta primi katkı payı alınıyor. Yalnız, bu ülkeye ait bir firma üzerinden bu ülkeye gidenlerin, zorla bu firmanın istediği yer ve koşullarda çalıştırılma durumu var. 50 yaş üzeri kişilerin çalışması yasak.

Katar : Geliri, bir nevi doğal gaz imparatorluğu ve petrole dayanıyor. Hiç bir isim altında gelir vergisi ve KDV alınmıyor. Sadece sosyal sigorta katkı payı ve ithal edilen ürünlerden sadece % 5 vergi alınıyor.

Umman Sultanlığı : Gelirinin % 90 petrole dayanıyor. Gayri menkul satışları, maaş ve sosyal sigorta primlerinden katkı payı alınıyor.

Bahreyn : Sadece, sigorta ve emlak vergisi var. Yabancılar, emlak kiralama vergisi veriyor.

Cayman Adaları : İngiltere’ye bağlı geliri turizme dayalı olup dünyada ‘vergi cenneti’ olarak bilinen yerlerden biri. Sadece ithal mallardan % 25 vergi alınıyor.

Bermuda Adaları : İngiltere’ye bağlı, Atlas Okyanusu / Karayipler Denizi tarafında, geliri turizme dayanan, adalar topluluğu. Adalarda yaşayan insanların % 20 , başka ülkelerde doğmuş kişilerden oluşuyor. Yaşam şartları bakımından pahalı bir bölgedir. Sadece sigorta ve maaş vergileri ve ilave olarak emlak ve miras vergisi var. –   03.12.2017

Akdeniz Bölgesinde Pürem ve Keçi Boynuzu Balı Üretimi.

12181020142224 - Çiçekli pürem (5)

Pürem balı,  eylül /ekim ayında bitkinin nektarından oluştuğu için bu ad ile anılmaktadır. Pürem balı nasıldır?  Kırmızı – kahverengi karışımı bir görüntüsü ve  kendine has hafif ekşimsi, insana ferahlık veren kokulu bir tadı var. İlk zamanlarda pürem kokusu belirgin olur. Resimdeki  bal kavanozlarından öndekiler pürem, keçi boynuzu, sünemit balı, arkadaki çiçek balıdır. Öndeki pürem balları  kristalize olmaya başlamış. Pürem balının kristalize hali, diğer bitkilerin kristalize halinden, farklı oluyor. Sanki havada uçuşan bir tüy gibi. Eski arıcı arkadaşlar: Pürem balı 7 (yedi) derde deva, 7(yedi) derdi azdırır derler.

2011 Eylül ayında, Seydişehir deki  gezgin arıcılık  yapan arkadaşlar Manavgat’a yağan yağmur haberinden sonra  kovanlarını toplayıp, genelde daha önceden bildikleri noktalara akın ettiler. Yağmurların yağması  ile yapılan kovan nakli pürem nektarı içindir. Yalnız, Antalya bölgesinde olduğu bilinen ve toprak altında, duvar deliklerinde yaşayan, boyları en az 3.5 cm olan Kızıl arılar, İç Anadolu bölgemizde yaşayan küçük sarı arılardan daha tehlikelidir. Çünkü:

İç Anadolu bölgesinde yaşayan sarıca arılar, genelde kendine saldırılmadığı müddetçe sadece kovan içerisindeki balı yerler. Ak Deniz bölgesindeki kızıl arılar ise, bal arılarına saldırırlar. Bal eksilirse, bir şekilde bal tedarik edilir. Ama arı giderse, kötü olur. Tavsiyem, Antalya bölgesine kovanları götüreceğiniz de, yanınıza sinek öldürücü -fısfıs tüpler ile toz veya sıvı DDT  alınız. Bu ilaçları sıkmak içinde yanınızda fıs fıs püskürtme işlemi yapan plastik tabanca kutuları bulundurunuz.

Gelelim püremin bulunduğu bölge ve pürem balı üretiminin ne olduğuna : Pürem bitkisi, bir nebze çalı şekline benzer.  Seydişehir üzerinden  Manavgat yönüne doğru gidişte, Gündoğdu ilçe yol ayırımını tahminen 5 km geçildikten sonra, yol kenarındaki tepe ve dağ üzerinde görülmeye başlanır. Yalnız bu bitki, Ak Deniz bölgesinin her noktasında görülmüyor.

Gördüğüm ve soruşturduğum üzere 2010 yılındaki pürem balı hasadı, Seydişehir deki arıcı arkadaşları oldukca memnun etmişti. 2011 yılı  Ekim ve Kasım aylarında yapılan hasattan pek memnun olanını görmedim ve duymadım. Peki geçen sene bal hasadı iyi iken,  bu sene neden olmamıştı? Bütün mesele, meteorolojik koşullara dayanıyor.

2013 Kasım itibari ile Manavgat ta yetişen pürem bitkilerinin çiçekleri tam açmadı. Yinede ekim aralık arası polen için sünemit, pürem  ve keçi boynuzu bal hasadı ekim/kasım arası güzel oldu. 11 kovanımdan az- çok 24 çita aldım ve strafor ile sıkıştırıp şerbetledim.  31 Aralık 2013 Salı günü tekrar kontrola gittim. Bir kovanımın anası ölmüş. Kalan arıları dışarıya silkeledim. Bu arıların üzerinde ana kokusu olmadığı için, diğer kovanlara sorunsuz girerler. Diğer kovanlardan birer çita  çektim. Alt hava giriş ile üst çıkış yarıklarını biraz daralttım. Bazı kovanlarda hala alınacak  nektarlı çitalar vardı, Almadım. Çita aralarına ilaçlı karton  ve örtü tahtası üzerine -her ihtimale karşı- sorma şeker koyup, kapattım.

Ak Deniz bölgesine Sonbahar ve Kış mevsiminde, denize bakan taraftan bu bölgeye yağış ve sıcaklık gelse de, yükseklere yağan karın soğukları,  poyrazdan güneye doğru esen  soğuk rüzğarlar vasıtası ile,  bu    bölgeye inmektedir. Bu soğuklar, bitkinin tam açmasını veya nektarını oluşturmasını engelliyor veya oluşumu geciktiriyor.

Az yağan yağmur, bitkiyi besleyemediği gibi çok yağan yağmur da, nektarı akıtıyor ve tarlacının araziye gitmesini engelliyor. Hatırlarsanız 2011 yılı Antalya bölgesinde, bol yağış oldu. 12.2011

Pürem bitkisi, her nedense aynı iklim bölgesinde olmasına rağmen,  Serik bölgesinin sadece dağlık bölgelerinde yetişmekte. Serike bir gidişimde, Manavgat yolu üzerinde olan pürem bitkisinden köklü söküp, evimin olduğu bölgeye Allahın izni ile, ekeceğim. 14.02.2022

Türkiyede Kamu Kurumlarının Özelleştirilme Nedeni ve Seydişehir.

Bir önceki yazımda  Türkiyede Kamu Kurumlarının Özelleştirilme Nedeni  hakkında açıklamalar  yapmıştım. Bu yazımda ise Etibank  Alüminyum Tesislerinin özelleştirilme aşamasında, Seydişehir ( Türk ) halkı ve Eti Alüminyum işçisinin özelleştirilmeye bakış açılarını yorumlamaya ve bazı gerçekleri paylaşmaya çalışacağım.

Bir önceki yazımda, Adalet Partisinin 24 Ocak kararları ile özelleştirilmelerin önünü açtığını, halkın ağzına verilen ” zarar ediyor” sakızı sayesinde özelleştirilmelerin, TÜRK HALKINA kabul ettirildiğini belirtmiş ve Seydişehir halkının neden özelleştirilmeyi desteklediğini,  bu yazımda açıklayacağımı vurgulayarak, bitirmiştim.

Evet; Seydişehir halkı neden özelleştirmeye alkış tutmuştu. Bana göre bunun,  dört  sebebi var.

1 – İşçi; Fabrika temellerinin atıldığı 1967 yılından 1990 yılına kadar kazandığı tüm parasını, Seydişehir esnafına veriyordu. Seydişehir esnafı da parasına para, malına mal katıyordu. Fabrika işçisi, çarşı esnafının gözünde, -teşbihte hata olmasın- ”Sağmal İnek” idi.

Görünmeyen  şekli ile  belirli bir esnaf kesiminin gözünde  işçinin ev, araba alma, zevki için para harcama hakkı yok idi. Onlara göre işçiye bisiklet bile çok, yürüsün! Kirada oturacağı ev, ona çok bile! Para biriktirmek, ihtiyacı ve zevki için parasını harcamak gibi bir hakkı, olamazdı!  Ama çarşı esnafının ise,  ‘Allahın emri‘  imiş gibi her şeye hakkı vardı. Her 2 – 3 senede bir arabasını değiştirecek, Seydişehir de bir evi olacağı gibi Antalya da veya başka yerlerde 1 – 2 tane yazlığı olmalı! Bunları nereden mi biliyorum? Bende Seydişehir de yaşıyor ve toplum içinde konuşulanları duyduğum gibi, esnafı savunup, işçiyi kötüleyenlere de, gerekli cevabı verenlerdenim.

1990 yılı ve sonrasında, çalışıp üretmediği halde ‘Çağ atlatılan’ Türkiye ve Türk halkına olduğu gibi; Seydişehir işçisine de ‘Çağ Atlatıldı‘. İnsan olmanın gereğini ve gerekenlerin hepsine sahip olmaya başladı. Ev, araba, seyahat ile ailesel ve kişisel ihtiyaçlarını şehir içinden ve dışından, gidermeye başladı.

Maddi imkanları oranında çeşitli vesileler ile şehir dışına çıkmaya başlayan  işçi arkadaşlarım, şehir dışındaki yaşamı ve çeşitliliği görmeye, geçmiş yıllarda  çarşı esnafına yiyecek, giyecek vb gibi konularda ve fiyatları yönünden nasıl kazıklandığını,  anlamaya başladı. Haliyle 1985 yıl ve sonrasında yapılan her türlü alış veriş durumları, döviz üzerinden halledilmeye başlanılmıştı. Türkiye’de olduğu gibi Seydişehir’de, özellikle esnafın yaptığı yada herkesin yapmak istediği türde işçi arkadaşlarımda, cebindeki ihtiyaç fazlası olarak artırdığı lirasını, dövize çevirmeye başladı. Böylece bazı esnaflara akan ‘süt’  miktarı, dahada azalmaya yada bitmeye başladı.

Bazı ihtiyaçlarını daha ucuza, şehir dışından karşılamaya başlayan işçi, esnafın gözünde, düşman olarak görünmeye başlanıldı. Haliyle çarşı esnafının Sağmal İnek’in ‘sütü kesildi’. Seydişehir halkı ve esnafı, işçiye diş biledi. İşçi tamamen haklı mıydı? Haksız olduğu yerlerde vardı.   Mesela:

Seydişehir de olduğu gibi; Dünyanın her yerinde kimi insanların maddi gücü, gördüğü her şeyi almayı bırak, zorunlu ihtiyacını bile karşılayamayan kişilerle dolu. 1990 yılından sonra, özellikle 92 ve 98 yıllarında işe girmiş 3 – 5 yıllık yeni işçi, kıdem olarak kendisinden 15 yıl daha eski olan, işçi arkadaşın maaşına yakın maaşı, almaya başladı. Özellikle bu grup içerisinde bulunan genç arkadaşlarımız, bir anda ummadıkları bir refaha kavuştular.

Nasıl mı? Toplu Sözleşmeler yapılırken sayı bakımından ağırlıkta olan eski işçi arkadaşlarımıza, (mesela) % 15 – 20 zam verilirken, azınlıkta olan ve yeni işe giren arkadaşlarımıza, % 50 ye yakın zam verildi. Böylece tüm işçiye verilen zam ortalaması, %30 – 40 gibi yüksek gösterilirken, Türk ve Seydişehir Halkı kandırıldı. Ve çoğunlukta olan eski işçi, az zam aldı.

Ummadıkları bir refaha erişen bazı gençlerin, aşırıya kaçan nahoş hareketleri, zengin – yoksul Seydişehir halkının tepkisini çekti. Buna neden olan maddi güçlerinin yanında, zaman içerisinde bilgisayar devrinde gelişen teknoloji, kolaylaşan her türlü sanayi üretimi, kredi ve rekabete dayanan ticari kolaylıkların büyük bir etki olduğunu, unutmayınız.

Ayrıca, özellikle geçmişteki Hükümetlerin, sendikal sözleşmeler sırasında dile getirdiği, halkın kulağına soktuğu ve halkında sahiplendiği bir anlatım şekli var:  Emeklilik yaşı geldiği halde emekli olmayıp, hala çalışan, iş yerinde uyuyan işçiler var! Bu ifade şekli tüm yurt sathında geçerli olmakla beraber Seydişehir halkı, geçmişin verdiği bir hırsla bu açıklamalara sahip çıktı. Ve: Emekliliği gelen işçi, emekli olsun. Bizim çocuklarımız çalışsın, denilmeye başlanıldı.

Ey bu konuşmalara sahip çıkan  Seydişehir (Türk) halkı: Emekliliği geldiği halde hala ve hala çalışmaya devam eden, iş yerinde uyuyan sadece işçi ve işçiler mi? Emekliliği geldiği halde hala ve hala çalışmaya devam eden, iş yerinde uyuyan her türlü birim ve meslekte çalışan MEMUR YOK MU? Neden aynı terane memur için söylenmiyor!  Diliniz mi dönmüyor? Memurun tecrübelisi gerekli de, işçinin tecrübelisi gerekmiyor mu? Yoksa hep sakızlara mı dolanıyorsunuz?

NOT: Fabrikada çalışırken birlikte veya tanış olduğum; 4 C li olarak şuan devlet dairelerinde, Fabrikada çalışıyor olsalar idi, alacakları maaşın yarısına talim eden arkadaşlara: – Şuan olması gereken hakkınızı verseler, fabrikaya döner misiniz diye sorduğum kişiler: Bizler fabrikada iken, ölmüşüz, diyorlar.

Ne demek istediklerini; birazcık aklı olan varsa, düşünsün!

2 –  İşçinin, fabrikanın satışında Seydişehir halkının desteğini kaybetmesinin diğer bir sebebi de,  kısmen işçinin kendi hatası idi.. Dikkatinizi çekerim ‘kısmen‘.

Seydişehir ve civar köylerinde yerleşik, özellikle çiftçilikle uğraşan bazı işçiler, halkın arasında iken utanmadan ve ilerisini düşünmeden, haddini aşan bir şekilde: – Ben gündüz, iş saatine kadar kendi bahçemde, tarlamda çalışır, –vardiyalı–  işe gittiğimde’de  uyurum!   diyen olmuş. Kendini bilmez, kazancını hak etmeyen, yeri geldiğinde de Allah ve kitaptan dem vuran, ahlaksız arkadaşlarımızda mevcut idi.

Bir  anlamda ‘uyumaya’ gelenler var idi! Ama nasıl? Dışarıdaki kişi, fabrikaya  yatmaya gelenin ne iş yaptığını bilmez. O kişi işçinin söylediğini bilir. Haklılar da. Kamu iş yerlerinde  çalışan kişiler, yapacağı işe ve çalışacağı  tezgahın kadrosuna göre işe alınır. Her işçi, kadrosunda çalıştırılır ve kendi işinden sorumludur. Her hangi bir şahsın işinde olduğu gibi, kamu işçisine  – “Gel buraya çalış –  Git oraya çalış.” diyemezsiniz. Diyecek olan teknisyen ya da Mühendis, o işçi arkadaşın isteği karşısında, yazılı bir kağıt verip her türlü sorumluluğu üstlenmek durumundadır. Yazılı kağıdı veremediği an, git başka yerde çalış deme salahiyetinde değildir. Şayet işçi  ALLAH; KİTAP, VATAN diye gider ve başına bir iş gelirse, O zaman TEK SUÇLU İŞÇİDİR. Adı üstünde devlet ve devlet dairesi, kamu iş yeridir.  Memur içinde böyledir, işçi içinde.  Ne yazık ki Türk halkının gözünde, işçinin adı var.!! Bir zamanlar başbakanlık yapmış Tansu Çiller: “İşçiye verilen para, PKK’ya gider.” dememiş miydi?

Kamu fabrikalarında çalışan işçilerin kimi 7,5 saat veya bu zamana yakın sürede  işinin , tezgahının başından ayrılamazken; kimileri de 7,5 saat eline iş almaz. Almaz derken, tezgahların  veya değişik iş yerleri arasında elinde 1 – 2 malzeme ile dolaşır durur. Esasında dolaşması bile; iş yapmasıdır. Bu kişilerin ilki seri üretimde çalışırken diğeri, getir – götür bir başkası ise Elektrik ve Makina Bakım işinde çalışmaktadır. Üretimin durduğutezgahların sustuğu yerde, 7,5 saat eline iş almayan, sabahtan akşama kadar dolaşan kişi, çalışmaya başlar. Düzen bu şekildedir. Efendim “Niye yatacak, vatan, millet adına gitsin yardım etsin! Başka yerde çalışsın! ” demekle, iş olmuyor.

Şayet işçi kendi isteği veya başındaki yetkilinin  sözlü  talimatı ile, kadrosu dışında bir iş yapar ve başına bir iş gelirse;  ‘O’  işçiyi sözlü olarak gönderen yetkili  ” Ben gönderdim, DEMEZ – DİYEMEZ.” Yanan, işçi olur. Yine iddia ederseniz, O zaman ben size en az 10 şahitli bir iş kazasının hikayesini anlatırım.  Hal böyle iken yine suçlu; İŞÇİ OLUR. Vesselam. İşçi arkadaşlar arasında iş yerine gerçekten yatmaya gelen kişiler olmuştur. Ama bu kişiler bir elin 10 parmağını geçmez, geçemez. Ama bir çürük elma, bir kasa elmayı çürük eder –etmeli’mi? Ve etti de.

3 – Diğer önemli bir etken; AKP Konya Milletvekili ve Seydişehirli hemşehrimizin radyoda ve çeşitli mahalli yerlerde söylediği tekrarlanan; Eski işçi işten çıka-rıla-cak, onların yerine 5.000 -beşbin- genç işçi alınacak açıklaması, işçiye kin duyan Seydişehir halkının aklını başından almaya yetti, arttı bile. Böylece çalışan eski Eti Alüminyum işçisi, halkın desteğinden mahrum kaldığı gibi, garezine bile uğradı.

Not: 2016 -17 yılı itibari ile Ce-Ka Eti Alüminyum’da çalışan işçi sayısı: 1200  kaynak: Seydişehir’in Sesi gazetesi

17 Şubat 2016 – Seydişehir Öz Çelik  – iş sendika şb açıklaması: Kamuda iken çalışanlar ise: 1400 kadrolu işçi + ≈ 700 taşeron işçisi + 400 memur =  2500 çalışan kişi ekmek yiyordu. Ya şimdi? 1200 kişi.  Gelelim en önemli 4.  şık.

4 –  İşçinin temsilcisi, savunucusu  olması gereken! Hak İş’e bağlı Öz Çelik  İş sendika’mız! (Karabük Demir Çelik fabrikalarında olan örneğinde olduğu gibi) kendi menfaatleri yönünde  bir pay çıkartma telaşına düştü. Fabrikanın satışında hesaplanmış olan hisselerin, % 14’nü alabilmek için, gayret göstermeye başladı.

Bu gayretleri sırasında sendikal çıkarları, işçi çıkarlarının üstünde sayıldı. % 14‘lük hissenin adı ‘Altın Hisse’ olarak addediliyordu. Hükümet ve/veya fabrikayı satın alan şirket ile yaptıkları pazarlıklar fayda vermeyince, o ana kadar akıllarından bile geçirmedikleri gerçek görevlerini hatırladılar.

Pazarlıkları olumlu gelişse idi  Sendika işçiye dönüp -Oturun oturduğunuz yere, kıpırdayanı mahvederim, diyebilecek durumda olacaktı. Ama sendikadaki hesap, Özelleştirme İdaresinde onay görmeyince; Seydişehir’e gelip,  ‘ sendika’cılık‘ oynamaya  başladılar.

Ayrıca, bir önceki yazımın sonunda belirttiğim konuyu burada da  vurgulamamda fayda var. Seydişehire bir akşam vakti gelip genel müdürlük sahası içerisinde konuşan Başbakan RTE’ nı alkışlayan işçinin % 90’nı taşeron firmada çalışıp: – Fabrika satıldığı zaman    kalifiye işçi – usta  olacağız, diyen gençlerdi. Bunların haricinde, uzaktan dinleyip – seyredenlerin haricinde, kendi geleceğinin vehametinde olmayan, geleceğini düşünmeyip sırf  yaranma telaşında olan ≈ 50 kadrolu işçi, şak – şaklamıştır.  Buda böyle biline.  Velhasıl;

Kamu iş yerleri, herhangi bir iş yeri değildir. Devlet, çıkarttığı kanunlara bazen ters düşse de,  sonuçta istese’de – istemese’de çıkarttığı kanun ve yasalara uymak zorundadır. Dünyanın her yerinde de böyledir. Devletin Başbakanı, Bakanı, Müsteşarı, Müdürü , Şefi, Makina Mühendisi , Teknisyeni aracılığı ile bu sorumluluğu alamıyorsa, işçiyi suçlamanın alemi ve gereği yoktur. ( Bu yazdıklarıma bir itirazınız olursa, lütfen YORUM kısmına yazınız. Ben cevabı-nızı-  vereceğim.)  9 Kasım 2011

24 Mart 2015 tarihli Aydınlık Gazetesi: CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın önergesini yanıtlayan;  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız…Bedava verilen barajdan Ce-Ka 3 katrilyon TL kazandılar. Seydişehir  Eti Alüminyum Fabrikasını çalıştırmak üzere bedelsiz verilen Oymapınar Barajında 2011 – 2014 arası üretilen elektriğin yüzde 86.8’inin piyasaya satıldığı ortaya çıktı…..  “Oymapınar Barajı, Seydişehir Eti Alüminyum Fabrikası çalıştırılsın diye Cengiz İnşaat’a bedava verilmiştir. Bakan’ın yanıtı fabrika çalışsın diye verilen barajın, fabrikanın enerji ihtiyacı için değil, şirketin nakit ihtiyacı için, şirkete doğrudan para aktarmak için kullanıldığını ortaya koymaktadır. Bu kadar açık hukuksuzluğa rağmen, Oymapınar Barajı geri alınmıyorsa, Cengiz İnşaat’ın cebine giden yaklaşık 3 katrilyon lira geri alınmıyorsa, burada iktidarın da ortaklığı söz konusudur. Oymapınar Barajı Cengiz İnşaat’a dolaylı olarak da AKP’ye para akıtıyor.” 11.2016    ALBAYRAK

2020 yılı İslamın Emirleri Olan Şartları Uygulayan Ülkeler Sıralaması.

09.2021 – “Batı’ya gittim ve İslam’ı gördüm ama Müslüman yok; Doğuya döndüm ve Müslümanları gördüm, ama İslam yok.” (Muhammed Abduh)

Yada; ” Onların yaşantısı bizim dinimiz gibi; Bizim yaşantımız ise; Onların dini gibi” Mehmet Akif Ersoy

İslam ve Müslümanlık; Sadece şeriat demek değildir. Bu sıralama içinde, din unsuru yoktur. Ekonomi, Hukuk/ Devlet Yönetimi; İnsan ve Siyasi Haklar ile Uluslararası İlişkiler/Saygınlık, krıterleri üzerinden değerlendirme yapılmıştır.

Dünyada gerçek İslamı uygulayan ülkeler. 2021 yılı 151 ülke içerisinde; 1. ve 42. sırada hiç bir Müslüman ülkesi yok. 10 puan üzerinden yapılan derecelendirme sıralamasında Yeni Zelanda 9.08 puan ile 1. Sıralamaya giren ilk müslüman ülke olan Malezya’nın puanı ise 6,27

Yeni Zelanda; İzlanda; Hollanda; İsveç; Norveç; Danimarka; İrlanda; İsviçre; Kanada; Finlandiya; Almanya; Avustralya; Lüksemburg; Avusturya; İngiltere; Japonya; Belçika; Estonya; Slovenya; Malta; Portekiz; Çek; Fransa; İspanya; Hong Kong; ABD; G.Kore; Singapur; İtalya; Litvanya; Mauritius; Letonya; Şili; Slovakya; Polonya; Kıbrıs; Uruguay; Kosta Rika; Macaristan; Hırvatistan; Yunanistan; İsrail

Ve en iyi sıralamaya giren ilk müslüman ülke ise; 43. sırada Malezya var. Diğer Müslüman ülkeler sıra numarası ise; 47; 51, 53, 59, 62, 63, 65, 74, 75, 84, 85, 89, 93, 94, 96, 100. 108, 114, 115, 116, 117, 120, 121, 127, 128, 130, 132, 134, 135, 140, 141, 142, 149, 150, 151 İslamı yaşayan ülkeler sıralamasında Türkiye kaçıncı?

Yıllara göre Türkiyede İslami yaşantı derecesi ise – 2015 / 65. – 2016 / 73. – 2017 / 81. – 2018 / 95. – 2019 / 96. – 2021/ Türkiye 100.

2020 yılında, 100. sırada; Dünyanın kıskandığı Türkiye! Puanı; 3,88 Hadi teknik teknoloji bizim değil diyelim. Müslümanlığı, Suudi Arabistana ve Araplara kaptırmayan Türkiye Ekonomi; Hukuk/ Devlet Yönetimi; İnsan ve Siyasi Haklar ile Uluslararası İlişkiler/Saygınlık sıralamasında yok yerlerde. Nerede Müslümanlık? 09.2021 Kaynak: http://islamicity-index.org/